REFİK CANCAN GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ
ABD VİZE KRİZİ
Ülke gündemi çok yoğun, her gün yeni bir krizle, yeni bir sorunla güne başlıyoruz. Bu kadar yoğun gündem arasında sorunları bile tam olarak konuşamıyoruz. Geçtiğimiz günlerde ABD ile bir vize krizi problemi yaşadık. Bir konsolosluk çalışanının gözaltına alınması ve sorgulanması ile başlayan bu süreç ABD’yi rahatsız etmiş ve iki ülke arasında vize krizine yol açmıştır. Bir konsolosluk çalışanının gözaltına alınması dost ve müttefikimiz olan ABD’yi niçin bu kadar rahatsız etmiştir. Bunun birçok sebebi olabilir Bunun arkasında elbette son dönemde İran ile yapılan anlaşma ve yakınlaşmalar olabilir. Bunun arkasında Rusya ile S 400 füzeleri ile için yapılan anlaşmalar olabilir. Türkiye, İran, Suriye ve Rusya ile birlikte Astana yapılan müzakereler olabilir. Bunlar son dönemde Türkiye adına yapılan önemli çalışmalardır, bunları önemsiyor ve tebrik ediyoruz. Bunlar ABD’nin peşine takılmadan 15 yıl önce yapılması gereken çalışmalardı. Ama geçte olsa böyle bir işbirliğinin ülkemiz ve bölgemiz açısından önemi büyüktür. Yıllar önce Merhum Erbakan hocamız batıyla olmaz dediği zaman, bu arkadaşlarımız batısız olmaz diyorlardı, bugün geldiğimiz nokta batıyla olmayacağıdır. Çünkü Batı hep ikiyüzlü olmuştur. Batı hep kendi menfaatlerini düşünmüştür. Batı hak ve adalete dayalı bir sistemi esas almamıştır. Batı gücü hak sebebi saymıştır. Batı temelinde kan, gözyaşı ve zulüm vardır. Şimdi şöyle bir bakalım dost ve müttefik ülke dediğimiz ABD’nin bize yaptıklarına Bize paramız ile vermediği silahları Türkiye’nin terör örgütü dediği örgütlere veriyor. Hem de Türkiye’de bile olmayan silahları veriyor. Öyle az buz bir rakam da değil, bin tırın üzerinde bir silahı ücretsiz gönderiyor. Burada bir durup düşünmemiz lazım, böyle dost ve müttefik olur mu? Böyle ne dostluk olur, ne de müttefiklik olur. Öyle ise bunun karşılığını bizde onlara vermemiz lazım. Yani onlar bize bir yaptırım uyguladıktan sonra, bir adım atmak değil mesele O adımı bizim atmamız lazım ve bundan da asla çekinmemiz lazım.
ABD ve NATO ÜSLERİ KAPATILMALI
Öncelikle ABD başkanı Donald Trump ile yapılan görüşmede THY için sipariş verilen maliyeti 11 milyar doları bulan 40 adet uçak siparişi derhal iptal edilmelidir. ABD ile imzalanmış bütün anlaşmalar gözden geçirilerek askıya alınmalıdır. Bugün Türkiye’nin neredeyse her tarafı ABD ve NATO üsleriyle sarılmış durumda Bu üsler derhal kapatılmalı ve TSK’nın emrine verilmeli 15 Temmuz darbesi dahil olmak üzere her darbede adı geçen incirlik üssü acilen kapatılmalı ve ABD Dost ve Müttefik Ülke tanımlaması gözden geçirilmelidir. Ve bunları yaparken asla bunlar bize ambargo uygularsa ne yaparız diye bir endişeye gerek yok Bugün ABD’nin ambargo uyguladığı ülkeler Rusya ve İran daha güçlü ve kendi ayaklarının üzerinde durabiliyorlar. Bizlerde ekonomisi dışa bağımlı, tüketen bir ülke değil üreten bir Türkiye diyoruz. Kendi ayakları üzerinde durabilen bir Türkiye diyoruz. Yol yapalım, ama o yolu yapacak makineleri de yapalım diyoruz. Havaalanı yapalım. Dünyanın en büyük, en modern havaalanları bizde olsun. Ama o havaalanlarına inecek uçakları biz yapalım istiyoruz. Onun için diyoruz üreten bir Türkiye, güçlü bir ekonominiz yoksa maalesef şahsiyetli bir dış politikanızda olmuyor. Şahsiyetli bir dış politika için yeniden büyük Türkiye’yi kurmamız lazım.
Bir taraftan bunlar olurken ABD ile, AB ile olan ilişkilerimizde muhataplarımızı asla memnun edemiyoruz. Onlar biz ne yaparsak yapalım, verdikleri ev ödevlerini ne kadar iyi yaparsak yapalım onları memnun edemiyoruz. Onlar asla bizden razı olmuyorlar. Ama biz hala AB’ye girmeye çalışıyoruz bunu da anlayabilmiş değiliz.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Türkiye'nin AB üyelik süreci ile ilgili olarak, "Biz bu süreci her türlü olumsuzluğa rağmen sürdürmekte kararlıyız. Süreçten Türkiye olarak geri çekilme niyetimiz yok." ifadelerini kullandı.
1960 yılından beri mücadele ediyoruz üye olmak için. 1963 yılından bugüne AB'nin kapısında bekleyen ikinci bir ülke var mı? Yok. Yol yürürken oyun içinde kural üstüne kural değiştirilen ve kendi aleyhine pek çok içtihat oluşturulan ikinci bir ülke de yok. Dikkat ederseniz bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye, AB sürecinden vazgeçmedi. Açılan fasıllar, bütün konular bittiği halde kapanmadı. Yıllardır açılan faslı kapayamayan bir ülke pozisyonundayız ama Türkiye buna rağmen de bu süreçten vazgeçmedi. Biz şunu iyi biliyoruz. Türkiye AB'ye güç katacak ve AB üyesi olması halinde de buradan güç kazanacak bir ülkedir. İki tarafa da kazan-kazan ilkesi çerçevesinde kazandıran bir süreçtir. Biz bu süreci her türlü olumsuzluğa rağmen sürdürmekte kararlıyız. Süreçten Türkiye olarak geri çekilme niyetimiz yok.
Biz bu zihniyeti anlayamıyoruz. Bizi almamak için ellerinden geleni yapıyorlar, ama biz hala gireceğiz diye tutturuyoruz. Şu Avrupa Birliğine gösterdiğimiz performans, çalışmanın onda birini D 8 için, İslam Birliği için uğraşılmış olsa bugün daha farklı olurdu. Daha saygın bir konumumuz olurdu. Ne bugün Ne İran’ın üzerine bu kadar gidebilirlerdi ne Türkiye’yi bu kadar sıkıştırabilirlerdi. Ne Suriye, ne Irak, ne Libya, böyle parçalanmazdı. Ekonomik olarak da bugünkünden daha güçlü bir ülke olurduk.
BOP
B.O.P Büyük Ortadoğu Projesi tıkır tıkır işliyor. Adamlar adeta çayın taşı ile çayın kuşunu vuruyor. Bölgede ciddi bir oyun oynanıyor. İslam ülkeleri böl, parçala, yut anlayışı ile ufak lokmalar haline getirilmeye çalışılıyor. Bu noktada hem biz, hem de diğer ülkeler çok uyanık olmalı birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeliyiz.
Bizler Saadet Partisi olarak bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz. Elele verirsek uyarılarımız dikkate alınırsa aşamayacağımız bir problem yoktur. Bizler bu gemide hep beraber yaşıyoruz, bu ülke bizim seksen milyon hepimiz kardeşiz bu ülkede birlik ve beraberliğimizi bozacak aramıza kin ve nefret duygusunu artıracak söylem ve eylemlerden mutlaka kaçınmalıyız.
Haber Yazılımı: CM Bilişim